Soma faciasında hayatını kaybeden işçilerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.
Bu facianın sorumlusunu başka yerde aramaya gerek yoktur. Sorumlu bizzat AKP Hükümeti ve bu hükümetin Türkiye’ye dayattığı taşeron ekonomisidir. Bu ekonominin tek kazananı taşeronlardır. Kaybedenler ise her durumda bu ülkenin yükünü çeken fakir fukara insanlarımızdır. İşe ihtiyacı olan, evine ekmek götürmesi gereken milyonlarca gariban, hükümet taraftarı taşeronların insafına terk edilmiştir. Bu facianın ve ölümlerin asıl nedeni; AKP’nin rant karşısındaki doymak bilmez iştahıdır.
Kendi yolsuzluklarını kapatmak için 20 bin insanı yerlerinden edenler, görevden alanlar; her nedense 301 insanımızın ölümü için tek bir kişiyi dahi görevden almaya cesaret edememişlerdir.
AKP ve Sayın Başbakan; Soma faciasını olağan bir kaza gibi göstermeye çalışmaktadır. Soma faciasının bütün vebali bu hükümetin ve Sayın Başbakan’ın boynundadır. Ve bu vebal, dünya döndükçe onların boyunlarında asılı kalacaktır.
Bildiğiniz gibi Türkiye yaklaşık üç ay sonra Cumhurbaşkanını seçecektir. Milletimiz ilk defa Cumhurbaşkanını seçmek için sandığa gidecektir.
Dolayısıyla bu seçimde seçilecek kişi halkımızın iradesiyle işbaşına gelmiş olacaktır.
Seçimler öncesinde özellikle AKP kaynaklı yürütülen manipülasyonların farkındayız. Sayın Başbakan’ı şimdiden Cumhurbaşkanı seçilmiş gibi takdim eden zihniyetin de farkındayız.
Millet iradesini sadece Sayın Erdoğan’ın adaylığına hapsetme, dikkatleri sadece bu noktaya yönlendirme çabaları; her şeyden önce demokrasinin ruhuna aykırıdır. AKP kalemşorlarının ve kişisel ikballerini Sayın Başbakan’a bağlayanların, canhıraş biçimde piyasaya sürdükleri siyasi mühendislik oyunlarının bu seçimde ters tepeceği de kesindir.
Seçim sürecinde Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin gerçekleştirdiği görüşmeleri hepiniz biliyorsunuz.
Bu görüşmeler son derece değerli bir amaca yönelik yapılmaktadır. Sayın Genel Başkanımızın ortaya koyduğu çatı formülü; yaşanan bu kaos ortamında Türkiye’yi rahatlatacak, nefes aldıracak ve düze çıkaracak formüldür.
Yapılan bütün görüşmeler ve istişareler; Milliyetçi Hareket Partisi’nin ülkemize ve milletimize karşı duyduğu sorumluluğun ve sadakatin bir gereğidir, bir sonucudur.
Bu görüşmeleri görmezden gelenlerin ve küçümseyenlerin, tedavisi mümkün olmayan bir akıl tutulması yaşadıklarını düşünmekteyiz.
Zira Sayın Genel Başkanımızın dile getirdiği ve öncülüğünü yaptığı proje milli bir projedir. Kafaları sadece ranta, ayak kaydırmaya ve provokasyonlara çalışanlardan milli bir tavır göstermeleri beklenemez.
Ne diyor sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli?.. Milliyetçilik diyor, muhafazakârlık diyor, laiklik diyor ve hukuk devleti diyor. Bunların hiçbiri Sayın Başbakan’ın şahsında tam olarak temsil edilmeyen, temsil edilmesi mümkün olmayan özelliklerdir.
Bunların her birinde Sayın Başbakan’ın sicili defoludur. Cumhurbaşkanlığı gibi bir makama, her tarafından su sızdıran bir testi ile çıkılmaz, çıkılmamalıdır. Bu kadar şaibeyi Çankaya’nın rakımı kaldırmaz. Çankaya aklanma makamı değildir. Oraya çıkabilmek ve orayı hak edebilmek için tertemiz olmanız gerekir.
Ayrıca Sayın Genel Başkanımızın sıraladığı bu özelliklere, Türkiye’nin geleceğini düşünen hiç kimse itiraz edemez.
Partimizin omurgasını teşkil eden milliyetçilik anlayışımız, Sayın Genel Başkanımızın tarif ettiği gibi, ‘herkesi kucaklayan birlikte yaşama projesinin tarih, kimlik ve kültürle taçlandırılmış’ şeklidir.
Sayın Başbakan her zaman olduğu gibi bütün stratejisini kutuplaşma ve gerginlik üzerine kurmuştur. Soma faciasında bile milleti bölerek, birbirine düşürerek kendini kurtarmaya çalışan bir zihniyetin, artık Türkiye’ye verebileceği bir şey kalmamıştır.
Kendi siyasi ve kişisel ikbali için Çankaya’ya sığınmaya çalışmak, Çankaya’yı kendine zırh yapmaya girişmek beyhude bir çabadır.
Milletimizin arzu ettiği Cumhurbaşkanı profili asla Sayın Başbakan değildir. Türkiye’yi uzlaştırması, barıştırması, milli idealler etrafında birleştirmesi, bayrağımızı temsil etmesi gereken bu makama uymayacak yegâne kişi Sayın Erdoğan’dır.
Tarihsel bir kırılma noktasına doğru gittiğimizi düşündüğüm bu süreçte, herkesin Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin sözlerine, çabasına ve arayışlarına destek vermesi gerekmektedir.
Çünkü çatı formülü olarak özetlenen çabaların en önemli amacı, toplumumuza AKP tarafından zerk edilen kutuplaşma virüsünü yok etmektir. Milletimizi aynı ortak idealler etrafında birleştirmektir. Cumhurbaşkanlığı makamı ayrışmanın ve kutuplaşmanın değil, birleşmenin ve uzlaşmanın hayat bulduğu makam olmalıdır.
Bizim bu süreçte tarafımız nettir. Milletimizin birliğinden, dirliğinden ve istikbalinden tarafız.
Sayın Başbakan’ın hırslarının milletimizi bölmesine izin vermeyeceğiz.