15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında yaşananlar; içinde sayısız Türkiye düşmanının bulunduğu yerel ve uluslararası bir ihanet çemberinin deşifre olması sonucunu da doğurmuştur. Bu ihanet çemberinde yer alanların tam olarak ortaya çıkarılması ve bunlardan hesap sorulması şarttır.
Net olarak görülmüştür ki; yedi düvel işbaşındadır. Bilinen veya kendini gizleyen Türkiye düşmanlarının tamamı bu tezgâhın içindedir. Hepsi Türk düşmanlığı üzerinde uzlaşmış, ortaklaşmıştır. Meselenin derinine inildiğinde anlaşılmaktadır ki; FETÖ ve PKK stratejik ortaktır, kan kardeşidir. Bunlar kan dökmek için kendi aralarında kan kardeşliği tesis etmişlerdir. Türkiye’nin demokrasisine, birliğine, bayrağına ve istikbaline karşı aynı masanın etrafında buluşmuşlar, uzlaşmışlardır.
FETÖ ile mücadelede şehitler verdik. PKK ile mücadelede şehitler vermeye devam ediyoruz. Bunlar savaştığımız görünen cephelerdir. Bir de görünmeyen, ellerindeki her imkânla sinsice bize hücum eden, ellerini ovuşturarak olup biteni izleyen, ülkemizin zaafa düşmesi için seferber olan güçler vardır. PKK ve FETÖ’ye gözcülük yapmak için sıraya girenler vardır. Açıkça ifade etmek gerekirse; vatan toprağımızda darbe gecesi NATO’nun kullanımına açık olan üssünden kalkan tanker uçaklar neyin nesidir?
Türkiye’nin mücadelesi hiç şüphesiz çok cepheli bir mücadeledir. Bir yandan içeride, diğer yandan dışarıda yürütülmesi gereken çok yönlü bir mücadele zaruridir. Bu mücadelenin yegâne dayanağı milletimizin derin irfanı ve vicdanı olacaktır.
Önümüzdeki çok yönlü mücadelede tek müracaat kaynağımız Türk kimliği, Türklük şuuru ve kuruluş irademiz olmalıdır. Zira düşmanlarımızın temel hedefi her zaman Türk kimliği olmuştur. Bu zorlu coğrafyada yaşamanın, ayakta ve büyük kalmanın tek yolu; milli olmaktır, milli kalmaktır. Yıllar boyunca Türk kimliğine, kuruluş değerlerimize ve Cumhuriyet’imize yönelik saldırılar yapılmış, Türk’e saldırmak adeta moda olmuştur. Anadolu’ya vurduğumuz Türk damgası sulandırılmış, devletimizin hükümranlık hakları tartışılır hale getirilmiştir. FETÖ ve PKK’nın yaptığı tam da budur.
Ancak bu hain darbe girişimi sonrasında açıkça görülmüştür ki; bizi geleceğe taşıyacak olan ruh yeniden ve kuvvetle milli kimliğimize, değerlerimize sarılmaktır. 15 Temmuz’da ve sonrasında milletimiz meydanlarda bunu yapmıştır. Bayrağına, İstiklal Marşı’na, türkülerine ve kimliğine sarılmıştır.
Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin ifade ettikleri gibi; “Üzerinde yaşadığımız topraklar tarih boyunca Türk’ün kanıyla mühürlenmiş ve sulanmıştır. Mensup olduğumuz millet asırlardan beri çok şükür Türk’tür. Hem övüneceğiz, hem çok çalışacağız. Hem kardeşçe yaşayacağız, hem de birbirimize saygı duyup hoşgörü ve uzlaşmayı canlı tutacağız. Bizim bizden başka dostumuz yoktur. Bunu bilecek ve unutmayacağız.”