Türkiye zor günlerden geçiyor. Bir yandan 15 Temmuz darbe girişiminin yaraları sarılmaya çalışılırken, diğer yandan üst üste düzenlenen bombalı saldırılarla, suikastlarla mücadele ediliyor. Türk askeri ve emniyet güçlerimiz bir yandan kendi içindeki hainleri temizlemeye çalışırken, diğer yandan sınırımızda yuvalanan terör örgütlerine karşı cansiperane bir mücadeleye girişiyorlar.
Gaziantep’te, Cizre’de ve Artvin’de milletimize saldıranlar ve Suriye sınırından topraklarımızı taciz edenlerin hepsi aynı bataklığın sinekleri, aynı şer odaklarının maşaları, aynı hain oyunun aktörleridir. Fetö’sü, İŞİD’i, PKK’sı, PYD’si; hepsi Türk düşmanlığında uzlaşmış, Türkiye’nin istikbaline kast etmek için anlaşmış, memleket evlatlarının kanını dökmek için sıraya girmişlerdir. Aralarında adeta nöbetleşerek Türkiye’ye, Türk milletine vurmaktadırlar. Bu hain terör odaklarının hepsinin kuyruğu birbirine değmektedir.
Cumhuriyet tarihimiz boyunca görülmemiş hain bir kuşatma söz konusudur. Türkiye bu kuşatmayı yarmak zorundadır. Ülkemize yönelik terör girişimlerinin kaynağı net olarak Suriye’dir. PKK, PYD ve İŞİD teröristleri Suriye sınırından ülkemize sızmaktadır. Suriye sınırımızda yaşanan kaos, ülkemiz için her zaman en ciddi tehdit unsuru olmaya devam etmiştir. PKK, PYD ve İŞİD Suriye sınırımızdan bütünüyle sökülüp atılmadığı sürece bize rahat yoktur.
Suriye meselesinde en ağır bedeli Türkiye ödemiştir. Askerlerimiz, polislerimiz, sivil vatandaşlarımız şehit olmuşlardır. Artık bedel ödeme değil bedel ödetme zamanıdır. Bu çerçevede Türk ordusunun Cerablus harekatı anlamlıdır, değerlidir. Ancak bu harekat kalıcı olmak durumundadır. Sınırlarımızdaki İŞİD varlığı ile mücadelede asla zaafa düşülmemelidir. Ayrıca oluşabilecek herhangi bir boşluğu PKK-PYD’nin değerlendirmesine fırsat verilmemelidir. PYD her koşulda nefessiz, takatsiz bırakılmalıdır. Bu süreçte en temel hedef hem PKK’nın hem PYD’nin Suriye ve Irak’ta kökünün kazınması olmalıdır.